BEYAZKÖY "Sacayağı"

Elimin erdiği yere götürüp yüreğimiBir iz bırakınca ayaz akşamlardaSesinle irkilirdi "Meremise Oşhaj"Kuzular meleşirdi çayırın yeşil kokusundaAkşamüstü koyunlar çıkarken çoban köpekleri havlardı çayırlardaHerkes konuşurduBir sen susardın Beyazköy Psınelerin çağlardı usul usulÇocuk ruhumla dinlerdim bir kayanın üzerinden yalnızlığınıSobalar yanar, bacalar tüter, tezek kokusuyla dolardı ortalıkPoyraz eserken gün batımındaBir toz bulutu kalkardı Kaftenkey’denToza toprağa bulanırdın Beyazköy Bir pşıne sesiyle uyanırdı Kırkpınar ÇayırıOrada bir köprü vardı altında cılız gölgelerin oynaştığıTırpan sesine karışan “Wored”leri dinlerdik "Hajbaba" leyleklerle beraberMojor marka bir traktörün tozu dumana kattığı o dar yoldanKoşa koşa gelirdim sanaAnnem gibi kucaklardın Beyazköy Sabah namazında karanlık olurdu söğüt ağaçları"Oşha"nın ortasında ot biçen dedem Düzeltirken fötr şapkasını ensesini kaşırdı ıslık çala çalaSüt sağmaktan gelen nenemin arkasındaPıt pıt koşturan dik kuyruklu bir kedi korkar horozdan"Guarce" yığınları arasına saklanan izmaritlerimiz ıslanırdıBir inek geçerdi nazlı nazlı karanlıklar içinden“Yaner ham yiş, dene gore har?” deyişini duyardım dedeminOtluğa saklanırdım görünmemek içinÇocukça kahkahalar atardımBir tek sen bilirdin Beyazköy Harman zamanı gece mesaileri yapardık bir şinik buğday uğrunaSırtımızda eski bir çuval, nefes nefese “Tükân”ın yolunu ararkenİlk hırsızlığı şeker sucuk için yaptığımı kimse bilmezdiBir avuç buğdayla gönlümüzü hoş eden “Kurmele Emin” amcaDerme çatma bakkalında masmavi gözleriyle hesap derdindeykenHeyecan yüklü utangaçlıklarda titrerO isli gaz lambasının ışığında görmeye çalışırdım ilk "kaşen"imin silüetini Yıldızların altında hayallerimi saklardım "mok'oş"deki ot yığınının kuytuluğunaHerkes gülümser, dalga geçerdiAnlatamazdım Bir tek sen anlardın Beyazköy Gözlerime yaşlar dolardı her ayrılık sabahındaAyazın ortasında bir yudum sütle titrerkenKurbağlık’tan gelen dolmuşun kornasını duyardı eli sepetli yolcularKucağımda “Koypılıj”, elimde emanet giden bulgur ve çantam bir yerlere sıkışmışEl sallayan teyzemin gözlerinde kalırdıSabahlara kadar yaptığımız "loğuncuk" sohbetleri ve demli çaylarİçim ezilirdi ayrılırkenNefes alabilmek için kirli cama yapışırken dolmuşun kapı dibindeDizel motora bulaşmış "Woley Şikoş.." la başlardı iki saatlik tatlı işkenceVe Bir gün bir koltukta oturarak keyifle gitmeyi düşlerdim ama hiç olmazdıSessizce vedalaşırdık seninle ve başlardı on bir aylık suskunluğumHerkes bir yerlere gitse bile Sen beni hep beklerdin BeyazköyHep beklerdin... Agaçezeki 22.01.2010 / İst.