Kendileri teyzemin oğludur. Gerek duydukça ekibin üçüncü şahsı, daha doğrusu en gerekli elemanı olarak destek vermiştir. Bir bakmışsınız araç kullanıyor, bir bakmışsınız malzemeleri yetiştiriyor, bir bakmışsınız fotoğraf çekiyor. Bu da benim işimi çok kolaylaştırırdı. Üstelik köydeki onca işinin arasında bir de bizim için koştururdu. Allah herkese böyle bir teyze oğlu versin. Eşi ve çocukları da öyle... Her an her türlü derdimizle ilgilenirlerdi. Ben Uzunyayla'da böyle güler yüzlü, tatlı dilli bir başka aile daha görmedim. Çekim zamanlarında Uzunpınar'daki evini hep üs olarak kullandık. Her an çayımız ve yemeğimiz hazırdı. Nereye gidersek gidelim sonuçta oraya dönüyorduk. Her an her şeye hazırlardı, hâlâ da öyleler...
Biz Uzunyayla'da iki kuzen ve bir dayı, her vakit çok eğlendik. Bence hayatın en anlamlı noktası budur diyebilirim. Bazıları şaşırırdı niye uğraşıyorsunuz, diye. Ben de derdim ki: "Biz aslında belgesel çekmiyoruz. Yaşadığımız güzellikler arasına fırsat bulmuşken bir de belgesel ekliyoruz." Hayat böyle bir şey anlayana...
Bugün pek bir araya gelemesek de aynı iletişim devam ediyor. Yaşlandık artık. O eski heyecan yerini üşengeçliğe bıraktı. Yine de biz rahat duramayabiliriz.