Agaçe Zeki Erkuş
Uzunyayla Tezleri Üzerine
Lise yıllarından bu yana çok okuyan ve araştıran biri olarak Uzunyayla konusunda yapılan çalışmaları takip etmek, hazırlanan doktora tezlerini incelemek benim için büyük bir zevktir.
Hem birçok bilgi öğreniyorum hem de bilimsel çalışmaları takip etmiş oluyorum.
Bu yıl, bazı araştırma tezlerini inceledim.
Birincisi : Ölü Bedenin Sınırlanan Mekânı: Kayseri’deki Çerkes Kimlikli Mezarlar - Zeynep Kantemur (Erciyes Üniv. Erciyes Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Kültürel Çalışmalar Anabilim dalı Yüksek Lisans)
351 sayfalık mükemmel bir çalışma. Özellikle konunun manevi boyutlarını yakından bilen bir soydaşımız olduğu için anlattığı her ayrıntıyı, bilerek anlatmış. Farklı kültürden bir yabancı gibi yüzeysel anlatmak zorunda kalmamış.
"Cenaze" anlatımları ve "Wubce" adı verilen duvar süslemelerinin aile damgalarıyla oluşturulması çok ilgimi çekti. Bu güzel çalışma için teşekkür ediyorum.
Diğer bir tez de 2012 tarihli. ÇERKESLERİN SİVAS-UZUNYAYLA’YA İSKÂNLARI VE KARŞILAŞTIKLARI SORUNLAR adlı bu doktora tezi Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Tarihi Anabilim Dalı Doktora Öğrencisi Ömer Karataş tarafından hazırlanmış. 434 sayfalı bu tez de birçok konuda faydalandığım bir çalışma olmuş.
Çalışmayı yapan arkadaş soydaşımız değil. İlginç gelmiş olacak ki bizi incelemiş. Oldukça geniş bir sahada çalıştığını belirtmeliyim. Tez konusunu aldıktan sonra çevre araştırmasına girişmiş ve "tanıdık"lar bulmaya çalışmış. Sağ olsunlar Kayseri'den birçok kişi de yardımcı olmuş. İncelediğim kadarıyla tez, dayanağını "doküman inceleme"lerinden ve saha görüşmelerinden alıyor. Doküman incelemelerinde temel kaynak Osmanlı arşivleri olduğuna göre konuyla ilgili kayıtlarda ne varsa ele alınmış, incelenmiş, elde edilen bilgiler saha görüşmeleriyle desteklenmiş. Ana vatanı da içine alan bir hayli kapsamlı bir çalışma. Emeklerine sağlık.
Benim dikkatimi çeken tek şey, "3 Mayıs 1860 tarihli EK-4 Uzunyayla Arazisinin Çerkesler Tarafından Beğenilmesi" telgrafını tezde bir yere koyamamış olması. Telgraf anılan tarihte Sivas'a gönderilmiş. Gönderen bir yetkili, alıp kaydeden de bir yetkili ama öncesi ve sonrası yok. Araştırmacı arkadaş da belgenin izini Kayseri'de sürmeye çalışmış. Büyüklerimizle yaptığı görüşmelerde de bu belgeyi aydınlatacak herhangi bir ip ucu duyamamış. Ardından Uzunyayla'ya gelen ilk gelen Çerkes grup kimdi sorusunu sormuş. Bilgi verenler de: Kara yoluyla Karakuyu'ya kalabalık bir grup geldi. Oradan dağılıp köyleri kurdular." demişler. Mecburen öyle diyecekler çünkü dedelerinden öyle duymuşlar. Hiçbiri bu bilgiyi sorgulamamış. Nasıl sorgulasın ki? Araştırmacı arkadaş da almış bu bilgiyi tezinde kullanmış. Tablo halinde ilk gelen grupları vermiş.
Aslında o telgrafın niçin gönderildiğini ben yıllar önce duymuş detaylarını araştırmıştım.
O telgraf, Şehzade Abdülaziz'in Loo Mahmud Efendi'nin ricası üzerine bir kaç araziye bakmak için Anadolu'yu gezen ekibin görüşünü içeriyor. Yani Anadolu'yu gezen ekip Uzunyayla'yı beğenmiş ve bunu Loo Mahmud Efendiye bildirmiş. Şehzade'de "Çerkesler Anadolu'yu dolaştı ve Uzunyayla arazisini beğendi. Burası, Çerkeslere verilecek. Hazırlıklarınızı yapın, haberiniz olsun." mahiyetinde bir telgraf yollatmış.
Dolayısıyla benim tarihçede anlattığım olay da bu doğrultuda zaten. Olayın öyküsünü 2009 yılında Uzunyayla Belgeseli 17. Bölümde (19.01-28.41 dakikaları arasında) Sayın Loo Recai' anlatmıştı. Ben de bu bilgiyi duyunca İstanbul'da araştırmıştım. Sultanla Loo Mahmud'un sınıf arkadaşı olduklarını, Altıkesek Abaza grubunun Kırım savaşı sonlarında göç ettiklerini, Fatih'te Haliç kıyısına yerleştirildiklerini, sivrisinekler yüzünden hastalanıp sıkıntı çektiklerini, Loo Mahmud'un bu nedenle şehzadeye ricada bulunduğunu öğrenmiştim.
Tez hazırlamak için gelen arkadaşın bu belgeseli duymaması, izlememesi gayet doğal ancak işin üzücü tarafı bizim değerli dostlarımız da hiç izlememiş. Hiç merak etmemişler. Arkadaşa da duyumlara dayalı bir bilgi aktarılmış. Yani aradaki 3-4 yıllık asıl olay atlanmış.
İlk Karakuyu geldi diyenlere ben de şunu sorayım: "Karakuyu'ya gelen grup Uzunyayla'yı nereden öğrenmiş? Kim söylemiş? Kalplerine mi doğmuş?
Bilimsel çalışmalarda bu tür yanlışlıklara sebebiyet vermek hiç doğru bir şey değil. Bir araştırmacı gelip size bir soru soruyorsa siz de bunun cevabını kesin olarak biliyorsanız söyleyin. Ama eğer duyduğunuz bir bilgi aktarıyorsanız bunun da duyduğunuz bir bilgi olduğunu mutlaka belirtin. Emin değilseniz "Bilmiyorum." demek hiç de zor değil.
Ben yıllarca sordum büyüklerime nasıl gelmişiz buraya, diye. Kaç kişiye sorduysam hepsi farklı anlattı. Maalesef bilmediğimiz konularda ne hikmetse sülalemize de bir başrol vererek anlatmayı çok seviyoruz.
Rahmetli dedem Mole Emin: "Bizim sülalemiz peygambere kadar dayanır." derdi. Bir gün rahmetli babam bu söze karşılık: "Hajı, araştırdım, bizim sülalemiz de Allah'a dayanıyor." demişti. Bunu duyan dedem: "Bir Abaza Allah'ımız eksikti." diye sinirlenip çıkmıştı. Çok gülmüştük.