Yazı Dili Üzerine Agaçe Zeki ERKUŞ - 2017
Yazı dili; vatanda, belli bir devlet sisteminde, özgür bir yaşamda zorunluluktur. Bizim gibi kültürel kimliği dışında siyasi bir değeri olmayan toplumlar (millet değil, çünkü hiçbir zaman millet olmadık.) için zorunluluk olan konuşma dilidir. Yeni doğan bir çocuk, önce konuşma dilini, eğitim sistemine dahil olduktan sonra yazı dilini öğrenir.
Toplumumuz veya halkımız savaş sonrası vatanı terk etmek zorunda kaldığı gün, bütün bu doğal koşullardan mahrum kalmıştır. O günlerden bu günlere gelen bu süreçte kimliğini korumak adına birçok sorunla mücadele ettiği için öncelikli olarak sadece konuşma diline ve onunla bütünleşen kültürüne sahip çıkmayı başarabilmiştir. Ne var ki yaşam koşulları, zaman içinde bu değerlerin de yok olmasını hızlandırmıştır.
Ana dili korumak gereklidir ama bunun için doğal koşulların da sağlanması gerekir. "Koru" demekle dil korunmaz. Bunun için insanların bir arada olması, her türlü iletişimde ana dillerini kullanmaları gerekir. Böyle bir ortamda büyüyen çocuk da ana dilini duyarak kendiliğinden öğrenir. Çocuğa "öğren" demekle de dil öğretilmez. Bu, doğal koşullar içinde hiç kimsenin farkında olmadan katkıda bulunduğu doğal bir süreçtir. Konuşma iletişimi olmayan bireyin başka hiçbir sorunu yokmuş gibi son yıllarda olduğu gibi yazı dilini çok fazla ön plana çıkarmak anlamsızdır. Asıl olan konuşma dilidir. 160 yıl önce Uzunyayla'ya yerleşenler için yazı dilinden çok daha önemli şeylerle boğuştukları için hiç kimse yazı diline ihtiyaç hissetmemiştir. Öyle bir öncelik olsaydı şu anda Karakuyu'da devasa bir kütüphanenin açılması için hepimiz çaba harcardık. Yazı diline ilgi, son 30-40 yılda bireysel ilgi olarak ortaya çıkmıştır ki bu da çok gereklidir.
Yazı dili kullanılmalı mı? Evet. Ama öncelikle bu kültürle yoğrulmuş herkesin (Abaza, Kabardey, Hatıkoy, Abzeh, Şapsığ ...) kendi ana diline yeterli düzeyde hakim olabilmesi, duygu, düşünce, tasarı veya özlemlerini öncelikle doğal iletişim diliyle (konuşma dili) seslendirebilmesi gerekir. Bir toplumun kültürü doğal iletişim diliyle sözlü olarak oluşur. Araya yazı girdi mi kimse duygularını doğal şekilde ifade edemez. Bu yetenek sadece yazar ve şairlere aittir. Onlar da binlerce defa konuşarak, binlerce defa dinleyerek, binlerce defa doğal iç dille düşünerek sadece bir yazıya ulaşırlar. Yazı dili ortak kültüre ve doğal iletişime hiçbir katkı sağlamaz. Onu sadece kalıcı yapar. Eğer öyle olsaydı yazı icat edilene kadar hiçbir kültür yaşayamazdı. Birliktelik, paylaşım ve iletişim yoksa yazı dili ne yazacak? "İlla ana dilinizi yazarak öğrenin bakın biz yazıyoruz siz de uğraşın, yazın ve okuyun, demek sadece o işe meraklı olan kişileri bağlar. Herkesin bu görüşü benimsemesi beklenemez. Ana dilinizle güzel şeyler yazarken hangi alfabeyi (Kiril, Latin, Sami) kullanıyorsanız buyurun kullanın. Buna kimse itiraz etmez. Siz yazarsınız bilen, okur, anlar. Gerekirse katkı yapar, cevap verir. Bilmeyen veya meraklı olmayan da ilgilenmez. Siz sosyal ortamda bu iletişim yöntemini tercih ediyorsanız, devam edin. Ama altına sosyal mesaj gizlemenize, “ben biliyorum siz de öğrenin” baskısı kurmanıza ve meraktan kaynaklanan bu farklılığı “bir adım önde olmak gibi” lanse etmenize gerek yok. İletmek istediğiniz alt mesajlar bilimsel olmadığı gibi doğru da değil. Unutmayın ki herkesin kendince psikolojisi, anlayışı, değerlendirmesi ve en önemlisi de bir yaşam derdi var. Bununla uğraşmaya vakit ayırabilir mi ayıramaz mı onu bilemezsiniz. İlla vakit ayırın, öğrenin, demek anlamsız. Bunu yaparsanız ulaşmaya çalıştığınız bireylerin içindeki heyecanı öldürürsünüz. Doğal iletişim kurmak, kültürel yaşam heyecanını doğal ortamda yaşamak için başka tarafa dönerler. Bunun için de yazı dili şart değildir. Unutmayın ki insan, anladığını ve anlaşıldığını hissettiği kişilerle iletişim kurar. Bugün "Anavatan"a gidenler, ilk anda o yazıyı öğrendikleri için değil, o dili konuştukları için oradaki bireylerle anlaşabiliyorlar. Yazı sonraki fasıldır. Bu ve benzer ısrarların tümü yanlıştır. Dili bilsin veya bilmesin öncelikle bu kültüre ait bireylerin ortak duygularla bir araya gelebilmesi esastır. Bir araya gelip birbirlerini anlarlarsa ondan sonrakiler de tek tek gelir. Kiril veya Latin alfabesi kullananlar, siz bu yazı dilini kendi aranızda ve iletişim kuracağınız insanlarla kullanmaya devam edin. Yazdıklarınızı, ana dilini bilenler şu veya bu şekilde anlar. Merak eden daha fazlasını öğrenmeye, anlamaya çalışır. Tartışmaya da hiç gerek yoktur. (Anavatanla böyle irtibat kuruyoruz diyenler. Biz onlarla iletişim kurarken Kiril kullanıyorsak onlar da bizimle iletişim kurmak için Latin kullansın. Amaç yeni bir şey öğrenmek değil mi? İngilizce, Kirille yazılmıyor. Onlar da İngilizce öğreniyor. Demek ki Latini biliyorlar.) Yazı dili büyük bir yetenek veya büyük bir eksiklik değildir. Bu sadece bireyin tercih ettiği bir iletişim şeklidir. İletişimin “şekli” değil, iletişimin “doğru” olması daha önemlidir...